
Evvelki yazıda yarım kalan belediyelerle alakalı meseleye biraz daha devam edebiliriz. Yerel seçim sath-ı mahali girmişken genelde taşra belediyelerinin, özelde ise Samsun’un hakiki manada ihtiyaç duyduğu temel şeyin esaslı bir hikâye olduğu tespitinde bulunmuştuk. Meselenin mücerret ve felsefi tarafı bir tarafa, teknik olarak ise fark yaratan ve değer oluşturan belediyelerin sırrının ise şirketleşmeden geçtiğini belirtmiştik.
Soru şudur: Bir taşra belediyesi nasıl temeyyüz edebilir? Şehir, İstanbul gibi müstesna bir değilse taşralıktan nasıl sıyrılabilir ve farklılaşabilir? İstanbul haricinde Ankara dâhil Türkiye’de her yer taşradır diyebiliriz. Evet böyledir ancak bu iddianın bambaşka boyutları var. Şu an meseleyi o tarafından ele almadığımızı belirtelim.
Belediyelerin, şehirlerin kendi hikâyesini var etmede öncü olması gerektiğini zaten söyledik. Bu yazının meselesi daha çok teknik olarak belediyenin nasıl kuvvetlere ihtiyaç duyabileceğine yönelik. Ekonomi, her türlü modern yönetimde başarıyı getiren ön şart. Herhangi bir modern idare başarılı olmak arzusundaysa, güçlü bir ekonomiyi temin etmek mecburiyetinde. Zaten, en zor ve marifet gerektiren mesele güçlü ekonomiyi sağlamaktadır. Şu günlerde, Türkiye ve ABD arasındaki krizden kaynaklı döviz kurunda maksatlı olduğu aşikâr olan dalgalanmadan bağımsız olarak söylüyorum.
Öyleyse, soru şudur: Memur belediye mi, yoksa müteşebbis belediye mi gerekir? Bu soruya cevaben yapılacak olan tercih, bir şehrin istikbalinin başarı ve başarısızlık arasındaki konumunu da belirleyecektir. Müteşebbis bir belediyeyi var etmek ve yaşatmak için de Roma’yı yeniden fethetmeye lüzum yok. Müteşebbis bir belediyeyi tesis etmenin yolu belediyenin şirketleşmesinden geçiyor. Belediyelerin kanuni dayanaklarla birtakım şirketler kurmasından bağımsız olarak bir şirketleşme ruhuyla çalışan bir belediye modelinden bahsediyorum. O vakit belediye şirketler kurar ve piyasaya çıkarak para kazanmanın peşine düşer. Para kazanmak isteyen bir genç kişi, memur mu olur; yoksa, kendi işini kurmanın yollarını mı arar? İş yapmak, üretmek, yenilikleri getirmek ve bu farklılıklarıyla para kazanmak isteyen her kişinin ya da kurumun yolu müteşebbislikten geçer. Böylelikle; kendi kaynaklarını yaratan, merkezden gelecek paraya muhtaç olmayan, güçlü bir ekonomiye sahip bir belediye var olabilir.
Belediyeler şirketler kurarak hem para kazanarak kendi öz kaynaklarını var etmiş hem de şirketler vasıtasıyla halka sağladığı hizmetleri en üst düzeyde yerine getirme imkân ve iradesine sahip olmuş olur. Dolayısıyla, belediyeyi altında başarılı şirketlerin çalıştığı ve markaların olduğu büyük bir holding olarak varsayarak idare etmek de müteşebbis bir belediyeyi mümkün kılabilir. Bu model bir bakıma, henüz çiçeği burnunda Cumhurbaşkanlığı sisteminin de ruhuna uygun düşüyor. Yeni sistemin adının ‘başkanlık’ kelimesi etrafında şekillenmesi; belediyecilikte (ya da Antik Yunan’a özgü şehir devletlerinde) idarenin belediye başkanı etrafında yapılanması arasındaki dikkat çekici benzerlikler ve paralellik önemsiz görülmemesi gereken bir ayrıntı.