Kategoriler
matbuat

Yeniliğe Doğru

Yeni olana çoğu zaman şüpheyle bakmaya eğilimliyiz. Bu bakış doğal. Yeni, her şeyden önce risk manasına geliyor. Mevcut olanın en azından test edilmişliği, ağır aksak da olsa ayakta kalacak kadar sağlam olması ve her şeyin ötesinde risklerden uzak konfor alanı var.

Bizde hatırlanan geçmişin ilk ‘yeni’si, Sultan III. Selim’in yeni nizamıydı. (Nizam-ı Cedid) Sonra, Tanzimat bir devir olarak büsbütün yeninin hayata nüfuz ettiği bir zaman oldu. Aynı zamanda, yeni olana itiraz olsa da artık yeninin vazgeçilemez hâle geldiği bir başlangıçtı da Tanzimat.

Edebiyat da sürekli bir öncekinin üstüne kendini koyarak, bazen anti-tezini üreterek yenilendi. Tanzimat’tan bu yana Türkiye’de edebiyat sürekli bir nefes arayışı, yenilik arayışı içerisinde varlık gösterdi. Yeni, bizatihi tek başına bir kavram olarak edebiyatta haklı bir iddianın ve daha iyinin savunusu oldu. Servet-i Fünûncu’ların şiirin ‘göze’ değil ‘kulağa’ hitap etmeli yorumu Edebiyat-ı Cedîde başlı başına bir ‘yeni edebiyat’ çağrısı yapıyordu. Sonralarda, dolaylı bir şekilde yenilik imkânını içinde barındıran Fecr-i Âti; Yeni Lisan Hareketi’nin şiirde ‘hece’nin merkeze geldiği ve yabancı etkilerden uzak bir Yeni Türkçe’yi, hatta İstanbul Türkçesi’ne hayat veren bir hareketler. Elbette, bir de geçmişe nazire yaparak var olan İkinci Yeni var. Edebiyat için hakikaten hiç alışılagelmediği kadar yeni unsurları bir araya getirmemiş midir? Fakat başta da dediğimiz gibi yeni olan risklidir de. İkinci Yeni, nefesi ve dünyaya bakışı pek güçlü ancak hep tamamlanmamış bir hareket hissi bırakan bir yenilik olarak kalmıştır. Bana kalırsa böylesi bir risk, göze almaya değer. İkinci Yeni özelinde böyle bir riskten bahsetmek gerekirse, sonuç itibariyle Türkiye’de şiirin serbest alanının gelişmesine yaptığı katkı kendisini de aşacak boyuttadır.

Son iki yüz yıla dair bu yenilik arayışından edebiyat kadar bahsedebileceğimiz diğer bir alan da elbette siyaset. Zaten siyasetin alanı da edebiyatın alanı da ‘yeni bir iddia’da bulunmak, ‘yeni bir hareket’e kalkışmak için son derece elverişli alanlar. Bereket o ki bizim topraklar mümbit. Her iki sahada da da bu anlamda pek çok ‘yeni iddia’sı var. Edebiyatta aranan yenilik biraz daha keyfi ve zevk çerçevesinde şekillenirken; siyasetteki yenilik içinde mecburiyetleri, heyecanları ve daha görünür riskleri içinde barındırıyor.

24 Nisan referandumunda oylanan ve bayram sonrası gerçekleşecek seçimlerle beraber de tamamıyla uygulamaya geçecek olan yeni sistem de bütün imkânları ve riskleriyle Türkiye’yi bekliyor. Ben, denge mekanizmalarının çok farklı türlerde ve şekillerde olmasından dolayı yeni sistemle siyasetin dinamikleşeceğini düşünüyorum. Öte yanda, her bilinmeyen alan gibi konfor alanının karşısında bir bilinmeyen, daha önce denenmeyen riskli bir yol. Tabi, eskinin konfor alanının olmadığı da çokça dile getirildi. Parlamenter sistemin krizleri zaten tartışma götürmeyecek açık vakıalar. Bu anlamda, eskinin konforundan söz etmek mümkün olmasa da herkes bir şekilde iyisini kötüsünü biliyordu. Şimdi, siyaset, Türkiye için
önemli bir yeniliğe gebeyken, yeni Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ciddi imkânlar, özellikle hız ve hamle konusunda mümkün
. Zaten, her risk içinde büyük imkânlar, umulmadık ilerlemeler ve elbette risk olmanın ağırlığını barındırır.