Yazar: gazigiray

biraz plastik
palyaço derdi ki her şey plastikmiş biraz.

en tehlikelisi inanmaktır. ebedi saadete de götürebilir, bedbaht bir zindana da.
hüküm verilmiş bir isyan
tutuyor ellerinde afkan
arkadaş
şimdi yalnız savaş
elhamdülillah

enkaz yalnızca yeryüzünün üzerini kapatır.
(…)
ortada ne görünen bir arsa var ne de sahibi. devlet çoktan unutmuş böyle bir toprağı olduğunu. sahip çıkan, hak iddia eden, işlere el koyan tek bir iz yok. evciliğin üzerine çökmüş bir yığın. itler tünüyor, sıçıyor ortalığa. kurtlar zaten böyle havaları sever.
kurtlar böyle havaları sever‘den.
on iki eylül, iki bin on yedi. istanbul.

fotoğraf nasıl ki sanatın dönüşümünün (demokratikleşmesinin) bir vesilesi olmuşsa, pekâlâ teknik de siyasetin dönüşümüne (demokratikleşmesine) aracı olabilir-olmuştur.
bir kalemi yazmak
istanbul istanbul olalı
beni heyecanlandıran bir şey varsa, metin içinde metin. yalnız anlam dairelerine girenin elde ettiği giz, perdenin usulca kalkması, kaplanmış o zarın yırtılması.
tebessüm ettiren ise şair faik. en çok da dört zait mesela. ++++ biraz da mustafa kutlu. böyle düz, dosdoğru, adamı sokakta gezmiş kadar yapan memleket hikâyeleri.
biraz heyecan az buçuk tebessüm isterim. bir metinden tebessüm devşirilmişse zaten içinde muhayyilene özel kesip biçilmiş her şey var demektir.
mağaralara sığmaz yüreğim
mağaralara sığmaz yüreğim.

“yasa dışı ihlaller, çitleri aşmalar, Allah’ın ormanını park ilân edenlere isyanlar, geriye kalpte kalmış kırbaç izlerini bırakıyor. elbet, biz de vuruyoruz. yaralana yaralaya bir hayat sürüp gidiyor.”
dünya bir müskirat, sabaha uyanacağız.
hava yeniden soğumalı. sokaklar hizaya dizilmeli. ilgililerine kalmalı.
ve böylece tanımlanmalı yeniden
soğukluk ve mertlik.

bir tutam hüzün
o gizin dokumasından işte; memleketimde yeşil bayırlar ve mavi dalgalar geriye kekremsi bir tat, anlam dışı bir tuhaflık ve muaheze çeşnili bir tutam hüzün bırakıyor.
sakar orman’dan







