Kategoriler
matbuat

Tarihçinin İşi

Gelecek zamanın tarihçilerinin işi klasik tarih metodolojileriyle düşünüldüğünde oldukça zor. Sadece Osmanlı arşivinde neredeyse 150 milyona yakın belge bulunuyor. Çok eski değil belki sadece 200-300 sene öncesi ancak o günden bu yana evrak işlerindeki teknik imkânların çeşitlenmesi modern Türkiye Cumhuriyeti’ni de kapsayan zaman dilimi içerisinde tarihçinin gelecekte çok daha külfetli bir işi olacağının sinyallerini veriyor. Sadece devlet belgelerine referansla tarihçilik zanaatı yapmak da ayrıca tartışılması lazım olan bir mesele zaten.

Burada sormak istediğim ve bu yazıda biraz da vurgulamak istediğim başka bir bakış açısı var. Bu satırları dikkatli yazmaya çalışıyorum çünki tarihçi değilim ve tarihçilerin ince işçilikli eski belgelere yönelik metotları hakkında az bilgi sahibiyim.

Tarihi bir vesika tarihçi için ve tarihi bir vakıayı irdelemek için elbette önemlidir. Tarih metodolojisi bir tarihi belgeyi ele alırken elbette bu vesikanın doğruluğunu, yanlışlığını, yanılma paylarını elbette ki göz önünde tutmaktadır. Fakat yalnızca belgelerden hareketle yapılacak bir tarih çalışması ya da siyasal tarih çalışması bir vakıalar analizidir.

Olması gereken ya da yerine ikâme edilmesi gereken nedir? Tarihçinin ilk işi belgeler üzerinde çalışarak bir ‘olaylar karmaşası’ yaratmak yerine bu metodolojik soruyu sorarak kendisine tarihsel ve siyasal yaklaşımlar geliştirmektir.

Yani, tarihçinin ilk işi ilgilendiği zaman dilimiyle ya da olayla ilgili ‘paradigma belirlemek’ olmalıdır. Sosyal bilimci bir olay analizcisi değil, olayların ardındaki mantığı kavramsallaştıran bir kuramcıdır. Her akademik çalışmada olması gerektiği üzere literatüre katkı yapacak bir teori geliştirmeli ya da teori olmasa dahi daha önce zikredilmemiş bir kavram üretmelidir.

Tarihçinin politikaya ihtiyacı vardır. Politik bilinç geliştirmeyen tarihçi ya da tarihçinin işi kendi disiplini içerisinde belgeler arasında ekseriyetle kaybolmaya mahkûmdur. Birçok nice tarih çalışması kendi içerisinde ‘belgeler yumağı’şeklinde kalmış ve söyleyecek yeni bir söz veya idea bulamadan arşivler arasında yerini almıştır.

Bu yönüyle, tarih politiktir. Ancak tarih politize edilmemelidir. Politize edilmeyecek bir ilmi terbiye içerisinde kendi siyasal söylemini geliştirerek sosyal bilimci için referans memba olmalıdır.

Tarihin siyaset bilimine ihtiyacı vardır. Siyasetin ve siyaset biliminin tarihe ihtiyacı yoktur. Ancak tarihin olmadığı bir siyaset spektrumu ya da siyaset bilimi çiğdir, köksüzdür, tatsız tutsuz, unutulmaya mahkûmdur. Genelde küresel teorilerden bahseden uluslararası ilişkiler kitaplarında ya da siyaseti olağan hâlinden daha da liberalleştiren bir parti kampanyasında siyasetin tarihe ihtiyacının olmadığını görürüz.Tarihçinin ilk işi kendi disiplini içerisinde kalmaksızın bütün bir sosyal bilimler terbiyesini edinmek ve sosyal bilimlerin havasını bütünlüklü olarak teneffüs etmektir. Belki de diğer disiplinlere kıyasla en çok ‘sosyal bilimci şuuru’ taşıması gereken şamil alan tarihçiliktir.

Bir yanıt yazın