
Bu topraklarda bu ülkenin insanları olarak Tanzimat’tan başlamak suretiyle 2000’li yıllara dek uzanan yeniye olan bir merakımız vardır.
Teknik dünyada her şey eskimek mecburiyetindedir. Mütemadiyen kullandığımız eşyalar da dâhil olmak üzere her şey eskir. Bugünün dünyasında teknolojik aletlerde kullandığımız yazılımlar bile eskir. Yerine yenileri gelir.
Yeni olan her şey eskir. Yeni olma hâli sabit bir durumu ifade etmez. Yenilik hâli geçici bir durumdur. Zaman akıp gittikçe hayatımızda yer alan ya da yer bulan her şey yerini başka yeniliklere bırakır.
Modern insan ise bu yeniliğe meraklıdır. Yani, yeni olana şüpheyle yaklaşmaz. Yeni olanı çarçabuk benimser ve içselleştirir. Yeniye olan merakımız vardır.
Türk insanı olarak modern teknik dünyada yeniye olan tecessüse ayrıca yer vermeli. Türk modernleşmesi biraz da bizim dünyadaki yenilikleri iktibas etme merakımıza dairdir. Eğer ki yeni olanı kendimiz üretiyorsak; paradigmasını, bağlamını ve fikrini o çağın içinde bulunduğu yeniye göre adapte ederiz.
Yani, yerli ve milli ürettiklerimiz de aslında içinde yaşadığımız çağın icaplarındandır. Çünki yeni kendini her zaman bir ürün, alet ya da somut bir nesne olarak var etmez. Asıl yeni fikirsel ya da bağlamsal olarak nevzuhur eder.
Modern dünya bir yenilik imparatorluğudur. Bu imparatorluk eskinin imparatorluğunun aksine cihanşümul ve beynelmileldir. Kendi küçük dünyasına kapanmış çok sayıda ulus devletler topluluğu eskinin imparatorluklarına kıyasla daha yerli, daha milli ve daha mutludur ancak artık tek bir teknik imparatorluğu altında kendini mütemadiyen yenileyerek varlıklarını devam ettirirler.
Tekniğin yeni modern dünyasında biçimler, şekiller, renkler farklıdır. Ancak küresel bir yeni paradigma dayatmasıyla karşı karşıyayızdır. Esasında bu bir dayatma da değildir. Kitleler ya da uluslar gönüllü olarak değişen yeni dünyanın parçası olmaya taliptir. Paradigma evrenseldir. Ürün olarak çıktılar yerel.
Birtakım uluslar kendi savaş uçaklarını üretir. Her ülkenin savaş uçağı kendisine mahsus bir kalibrede dizayn edilmiştir. Yani, çıktı olan ürün yerel ve özeldir. Müstesnadır. Kendisine mahsustur. Ancak içerisinde bulunduğumuz dünyada artık çoktan savaş uçakları kendisine yer bulmuştur. Ülkeler savaş uçakları üretmekte ya da satın almaktadır.
Hepimizin kullandığı cep telefonları için de benzer bir durumdan söz edebiliriz. Cep telefonları üretilmeye başlandıktan ve hayatımızda yer bulmasının ardından artık ‘cep telefonu çağı’ diyebileceğimiz bir yenilik vaki olmuştur. Cep telefonları birbirinden farklı olsa da yeni olan paradigma artık her birimizin cep telefonu kullanmaya başlaması ve hayatını bu şekilde tasarlamasıdır.
Yenilik kaçınılmaz görünse de aslında teknik yenilikler başta olmak üzere ‘yeni olanı’ çarçabuk hayatımıza dâhil ediyor olmamız içerisinde bulunduğumuz teknik çağın modern insanı cezbetmesidir.
Türk modernleşmesi bahsinde de böyle bir vakıadan söz edebiliriz. Türk modernleşmesi teknik yeniliklerin üzerine kurulu ve teknik dünyadaki gelişmeler ekseninde mütemadiyen terakki peşinde olma hususiyetini gösterir. Türk insanı, bilhassa da çevrenin (periphery) sosyolojik varlığı, Türk modernleşmesini teknik çağda terakki etmek hususunda en iştahlı ve hararetli ancak aynı zamanda da kırılgan kendisine mahsus bir hikâye hâline getirir.